7 Aralık 2008 Pazar

Patrikhane'den Tekke'ye " Yaman Dede" - II -

Farkında Olmadan Mümin Olmak
Farsça dersinde başta Mesnevi olmak üzere Şark İslam Klasiklerinden beyitler ezberleyen,Din Dersinden gayrimüslim talebeler muaf olduğu halde sınıfta oturan ve bir Müslüman gibi İlmihal bilgilerini,Rasulullah’ın hayatını,inanç esaslarını öğrenen Diyamandi, farkında olmadan içindeki aşk ile mümin olmuştur. İslam’a duyduğu sevgi gün geçtikçe artmakta,bir taraftan tıpkı Farsça edebi metinler gibi aruz kalıpları ile rubailer,gazeller yazmaya çalışmaktadır. Ancak toplum,okul,arkadaş ve aile çevresinde halen Hıristiyan olarak tanınmaktadır.
Arapça metinlerle birlikte hadisi şerif ve bazı ayetleri de ezberlemeye başlar. Yazdığı beyitler, edebiyat hocasının gözünü doldurur. Hocası bir şiirini şu mısralarla övecektir:
Aferin yavrum güzel,hem de pek güzel,.................Aferin yavrum güzel gerçekten çok güzel
Manevi sûrî füyuzun berter etsin Lemyezel ..........Manevi sevinç ve ilhamlarını artırsın Allah
Liseyi birincilikle bitiren Diyamandi,Arapça ve Farsça hocalarından özel dersler de alır. Üniversite tahsili için İstanbul’a hareket eder.

Genç Bir Avukat

İstanbul’da Hukuk mektebine giren Yamandi Molla,fakülteyi bitirdikten sonra devlet kademesinde görev alır. Bu esnada özel hocalardan edebiyat ve İslamî ilimler okumaya devam eder. Kendi ifadesine göre artık hidayet bulmuş,lisana dökemese bile kalpten Kelime-i Şehadeti çoktan kabul etmiş ve gizli Müslüman olarak yaşamaya başlamıştır. Meşhur mevlevi dedelerinden Ahmed Remzi Dede’den Mesnevî okur. Mesnevide Mevlana’nın mikrobu,serumu haber verdiğini görünce aşkı ve hayranlığı kat kat artar. Hatta Mevlana’nın hayata gözlerini yumacağı tarihi bir beyitte ebced hesabı ile ifşa ettiğine hayretle şahit olur. Mesnevi ve şerhlerini(açıklamalarını) kısa sürede okur.

Bir yandan devlet kademesinde görevine devam ederken diğer yandan şiir çalışmaları sürmekte,
Ankara Radyosunda çeşitli Mevlevi büyüklerinin hayatını anlatan sohbet programı yapmaktadır. Bu programlar, devrin gazete yazarları ve ediplerinin dikkâtini çeker. Kısa sürede edebiyat ve ilim çevrelerinde yer edinir.

Aşıklar Kâbesi
Mevleviler arasında Konya; Aşıklar Kâbesidir. Yaman Dede de kırklı yıllarda sık sık Konya’ya sefer eder. Şeb-i Arus törenlerinin özel davetlilerindendir artık. Biri İstanbul’a gelse ve “Ben Konya’dan geliyorum” dese Yaman Dede “Demek Sultanımızın şehrindesiniz” der; alır,yedirir,içirir ikram eder!... Konya ve Mevlana onun için özel aşk bestesinin vazgeçilmez iki notasıdır.

Müslümanlığını İlanı
1942 yılından itibaren, başta azınlıklara mensup kız ve erkek liseleri olmak üzere çeşitli okullarda Türk Edebiyatı ve Farsça okutan Yaman Dede, devlet hizmetinden ayrılmış, eğitimciliğin yanı sıra serbest avukatlık yapmaya başlamıştır.

Anadolu’nun çeşitli vilayetlerinde Mevlana konulu konferanslar verir. Ancak halen gizli bir mümindir. Namazını en kuytu semtlerin küçük mescitlerinde kılmakta,Ramazanda gizli oruçlar tutmaktadır. Kızı ve eşi inancından habersizdir. “Tam kırk yıl bazen sahursuz bazen iftarsız oruçlar tuttum, ama ailem bunu hiç bilmedi!..” der hatıratında. Avukatlıktan çok zamanını lise derslerine, gençliğin manevi aşkı tanımasına ayırmaktadır.
15 Şubat 1942 de ismini değiştirir ve Mehmet Abdülkadir KEÇEOĞLU adını alarak nüfus idaresine ismini ve yeni dini İslam’ı tescil ettirir. Bu sırada 55 yaşındadır. Kırk yıldır sakladığı yeni kimliğini kuşanmış, ama o saatten sonra da aile içi sancı başlamıştır.

1 yorum:

Yongarcı dedi ki...

''Kızı ve eşi inancından habersizdir. “Tam kırk yıl bazen sahursuz bazen iftarsız oruçlar tuttum, ama ailem bunu hiç bilmedi!..” der hatıratında. Avukatlıktan çok zamanını lise derslerine, gençliğin manevi aşkı tanımasına ayırmaktadır.''


Peki Yaman Dede neden güzel dinimizi ailesinden sakladı, bununla ilgili özel bir bilgi var mı? Okunağımızı, İslâmı ailemize anlatıp, onları da haberdar etmemiz gerekmiyor mu? Bunu yapmamak bir bencillik sayılabilir mi? Yoksa tamamıyla bu ailemin anlayamayacağı bir şey deyip onlardan tamamıyla saklamak mıdır?

Sevgiler
Bora