5 Aralık 2008 Cuma

Patrikhane'den Tekke'ye " Yaman Dede" - I -

Aşk bir gönle düştü mü orada kendi tabiatını hâkim kılar. Orayı temizler, yakar, yıkar, kendi binasını kurar. Böyle olunca Yaman Dede’nin içine düşen ilahi bir aşktı. Ve bu aşk kendi gönlünü, kendi tabiatına göre imar etti, kurdu ve oradan hiç çıkmadı, sönmedi ve hayatının sonuna kadar onu kendi yönüne doğru, ilahi yöne doğru çekti.
Mustafa Demirci

Kim Bu Yaman Dede?
Kayseri’inin Talas ilçesinde Rum esnaflardan iplik tüccarı Yuvan Efendi ile Afurani Hanımefendinin oğlu Diyamandi 1887 yılında dünyaya gelir. Henüz on aylık iken ailesi Kastamonu’ya göç eder. İlk tahsilini Rum Ortodoks Mektebinde yapan küçük Diyamandi,1901de Kastamonu İdadisi(lise)ne girer. Yedi yıllık idadiyi birincilikle tamamlar. İdadide arkadaşları kendisine “Yamandî Molla” lakabını takarlar. Bir Rum çocuğuna neden molla lakabı takılmış, gelin Yaman Dedenin kendi ağzından dinleyelim:
Dönüşün Kapısı Farsça Dersi
Rüştiye birinci sınıfta iken 13 yaşımda idim. Bu sınıfta Arapça ve Farsça dersleri başlar. Bütün dersleri sevmeme karşın Türk Edebiyatı ile birlikte Arapça ve Farsça’ya pek düşkündüm. Rüştiye ikinci sınıfta ders yılının ortalarındayız. Farsça Hocamız, Şeyh Sadi’nin Gülistan’ını okuturdu. Arada sırada başka manzumeler de yazdırırdı. Bir gün siyah tahtaya yazdığı birkaç beyit kalbimi tutuşturmaya yetti. O beyitleri bugün gibi hatırlıyorum. Mesnevi’nin ilk beyitleri idi:

Bişnev in çün şikayet mî küned/Ez cüdâyîhâ hikayet mî küned

Kez neyistân ta mera bübrideend / Ez nefirem merd ü zen nalideend
Dinle neyden ki hikayet etmede
Ayrılıklardan şikayet etmede
Tahtaya yazılan ismi bana pek tatlı geldi. Okunan beyitler beni derinden sarstı. Son beyit ise içimi yaktı. O an içimde yanmaya başlayan aşk ateşini kelimelere dökmekte aciz kalıyorum.


Alıntıdır ....

Devamı Gelecek...

Hiç yorum yok: