26 Aralık 2008 Cuma

Cenabetlik ve Güsül






Maddî temizlik aracı olan ibadetlerimizin ikincisi gusül, yani boy abdestidir. Gusül, ibadet niyetiyle bütün vücudun baştan ayağa yıkanması demektir. İslam dîninde, cinsel ilişki veya boşalmadan sonra, kadın ve erkeğin boy abdesti alması zorunludur.

Yıkanmanın dînî bir gereklilik olması, medeniyet tarihimizde temizlik ve su kültürümüzün olağanüstü gelişmesini sağlamıştır. Evlerdeki banyo imkânlarının kısıtlı olduğu devirlerde hamamların ne kadar önem taşıdığı açıktır. Tarihimizde yerleşim bölgelerinde yapılaşma sırasında önce hamam ve câmi gibi genel hizmet binaları inşa edilirdi. Orduların seferlerinde, bir yerde konaklanacağı zaman ilk önce seyyar hamam çadırları kurulurdu.

Guslün yani tepeden tırnağa yıkanmanın beden sağlığı bakımından önemi bellidir. Bu sebeple, cünüp olanlar, âdet ve loğusalık halleri sona eren hanımlar için zorunlu olan gusül, bu durumların dışında haftada bir Cuma günleri için sünnet kılınmıştır, yani makbul ve sevaplı bir hareket sayılmıştır. Abdest üzerine abdest, gusül üzerine gusül nur üzere nur (nûrun alâ nûr)dur.

Boy abdestinin iç anlamıyla ilgili yorumlardan birisi şudur: Cinsel ilişki esnasında insan, yaradılış gereği, maddî zevklere, bedenî hazlara dalar. Bu doğal olmakla beraber, insan hayatının yegâne amacı maddî "haz" değildir. Cinsel haz, neslin devamı için bir araçtır. Orada takılıp kalan bir kişi insanın rûhî-mânevî yönünü gözardı etmiş olur. O haz sebebiyle nefsin kirlenmesi söz konusudur. Kirlenen nefs "yukarı âlem"e ilgi duymaz.

Uzun süre kendisini tamamıyla mânevî hayata veren bir kimsenin, âniden dünyevî hayata yönelmesi uyumsuzluğa yol açtığı gibi, bütünüyle bedenî ve dünyevî zevklere dalan kimsenin birden bire mânevî ve rûhânî hayata yönelmesi de aynı şekilde uyumsuzluğa yol açabilir. Bundan dolayı, bu geçişlerin tedricî olarak yapılması gerekir. Abdest ve boy abdesti, bu geçişleri düzenlemekte ve kolaylaştırmakta bir aracı olur.

Bayılan veya fenalaşan bir kimsenin su ile serinletilerek kendine gelmesi gibi, cinsel ilişki sırasında kendinden geçen, ruhun etkisinden uzaklaşan kişi de yıkanarak tekrar kendine döner, mânevî âleme yönelmeye uygun hale gelir.

Âşikârdır ki, cinsel ilişkiden veya ihtilâm olduktan sonra yapılan banyo, sadece manevî bakımdan değil, bedenen de faydalıdır. Vücuttaki gerilim ve gevşemeden sonra yıkanmak insanı dinlendirir, yorgunluğu giderir ve dinçleştirir.

Muhyiddin İbnü'l-Arabî (ö.638/1240) Fusûsu'l-Hıkem adlı kitabının son bölümünde, boy abdesti konusunda ilgi çekici bir yorum yapar. Hz. Peygamber'in " Bana dünyadan üç şey sevdirildi: Güzel koku, kadın ve gözümün nûru olan namaz." 2 anlamındaki hadîsini açıklarken şu düşüncelere yer verir: İnsan dahil her şey Hakk'ın tecellisidir. O bakımdan insanın bir kimseyi sevmesi, gerçekte aslını sevmesi demektir. Esasen en çok sevilmesi gereken Allah'tır.

Hadisteki ifadeye göre, Allah'ın sevdirmesi ile erkek kadına veya kadın erkeğe ilgi duyacaktır. Bu sevginin son noktası kavuşmadır. Maddî ve bedenî unsur söz konusu olunca kavuşmanın nihayeti cinsel yakınlaşmadır. İşte kadın erkeği, erkek kadını sevip, her ikisi de sonunda cinsî birleşmeyi istedikleri için, boşalma sırasında şehvet duygusu bütün vücutlarına yayılır; böylece âdeta erkek kadının, kadın erkeğin bedeninde ve şehvet duygusunda fâni olurlar.

Cinsel haz bütün vücûdu sardığından dolayı, gusül sırasında tepeden tırnağa yıkanmak farz olmuştur. Erkek ve kadın bu duyguyu birlikte paylaştıkları için her ikisinin de temizlenmesi gerekir. Allah kulları üzerinde gayyurdur, yani onların ne şekilde olursa olsun kendisinden başkasına yönelmesinden hoşlanmaz. Bu bir ilâhî kıskanmadır. Bu vasfından dolayıdır ki Yüce Allah, insanların kendisi dışındaki maddî şeylerden zevk duyduklarını düşünmelerini istemez. Bu sebeple erkek ve kadının cinsi duyguyla birbirlerinde fanî olmalarının etkisinden kurtulup Hakk'a bağlanmaları ve Hakk'a dönmeleri için, başkasıyla tat alma düşüncesinden doğan cünüplükten onları temizlemek istemiştir. Böylece her şeyin aslı ve gerçek varlık olan kendisini hatırlamalarına, O'na dönmelerine imkân hazırlamış olmaktadır.3

Gerek abdest gerekse boy abdesti, maddî bakımdan temizlik aracı olmakla birlikte, özü itibâriyle bunlar sembolik hareketlerdir. Asıl olan, Allah'ın huzuruna çıkmadan önce manevî temizliği sağlamak maksadıyla bir takım hareketlerde bulunmaktır. Suyun bulunmadığı veya su kullanmanın sakıncalı olduğu durumlarda, abdest veya boy abdesti yerine toprakla "teyemmüm" edilmesi bunu göstermektedir.

Hadis-i Şerifte; "Allah sizin dış görünüşünüze bakmaz, fakat kalplerinize ve işlerinize bakar." buyurur. 4 Yani önemli olan dış temizliği değil, iç temizliğidir. İç temizliğinin başta gelen vasıtalardan biri; göz yaşı dökerek, içi yanarak, tam bir pişmanlık duyarak Hakk'a dönmek, tövbe etmektir. Hz. Mevlânâ (ö.672/1273) şöyle diyor: " Bu görünen pislik bir parça suyla arınır. Fakat içte olan pislik arttıkça artar. İçteki pislikler anlaşıldı mı, göz yaşından başka bir şeyle temizlenemez."
Alıntıdır

6 yorum:

Patan dedi ki...

"Her kötülük büyüklüğüne göre kalpte bir leke bırakır" deniyordu, nerede söylendiğini her zamanki gibi hatırlayamıyorum. Peki üstadım kalplerin guslü nedir sence, var mı bir formülün?

MDD dedi ki...

Üsatdım, söz vermiştim kendime bu konulara yorum yapmayacağım diye, çok düşündüm.. Allah affetsin..

Evet var, ama benim formülüm değil, Allah dostlarının formulü,
La ilahe illAllah, sözünü tekrar etmek diyorlar...

Kimileri belli sayılar, kimileri belli zamanlar koymuş.. Ama Kuran her vakit, her harekette Allah ı ananlardan bahseder...

Ama bilnçli birşekilde.

Kendi İdrakımı yazıyorum şimdi:
Çok üzülmek, çok sevmek, çok istemek(obje) vs.. bunları herbiri puttur, tanrı edinmedir, Ama bir Tek O olduğunu idrak etmişsek, bunlar aptallıktan öteye gitmez...Herşey O dur der bazılar..Ama benim idrakim O herşeyden ayrıdır diyor, ama O nun hakimeyetinde.. O'nun yaratımı ve düşünmesi olarak...

Çok uzun konular, ben bu konuları konuşmaya hasret, burası yetmez...

Patan dedi ki...

Bir soru mirim, dinden arındırılmış bir şekilde sormak için tanrı diyeceğim bundan sonra: Herşey tanrıdan geliyorsa, iyilik ve kötülük de tanrıdan geliyordur. Yani tanrının içinde hem iyilik hem kötülük vardır değil mi? Ama biz tanrıyı hep iyi bilirdik, hangi dinde olursa olsun. Tanrı iyi midir kötü müdür üstadım, bir yol göster!

MDD dedi ki...

Üstad yol göstermek için çok hamım ben.
Allah affetsin birkaç idrakimi dile getireyim sorduğun konuda...

Herşeyin yaratıcısı Allah tır, ve aslında herşey O dur, ama bizler Allah değilizdir, ya da bir parçası, dolayısı ile iyi ve kötü derken ikiside O nda mevcuttur.Fakat iyi ya da kötü diye birşey yoktur!!! HAL vardır...

Kimi insanlar zaman zaman ibret alınası olurlar, kimi insanlar zaman zaman Örnek alınası olurlar, bu da iyi ya da kötü kavramını siler...Şöyle düşünelim...

Ateş, doğru kullanıldığında hayırdır; ısıtır, pişirir, korur vs... ama kontrol dışına çıktığında ise yakar.. ve Şer olur..

Üzümü pekmezde yaparsın, şarapta..ama üzüm üzümdür...

Şunu çok düşündüm ben eee üzümü şarap yapan var bu kötüdür diye ama, detayda o kötü değil, sadece diğerlerine ibret verici rolünde..

Bilmem doyurdu mu :) çok doyumsusuz çok şükür... Allah ilim versin de gerisini koy versin hepimize... ehuehuehu ne dua bee!!

Patan dedi ki...

Peki şu doğru mudur? Dünyada çoğu şeyin iyilik için kullanılacağı yoldan çok kötülük için kullanılacağı yollar vardır. Dolayısıyla dünya toplamda, normalde, "default mode"da kötü bir yerdir.
Din dediğimiz olgu, toplumları bu kötülükten arındırmak için bir gusül olarak mı gönderilmiştir? Yoksa din kendi başına bir amaç mıdır, faydalarından önce kendisi düşünülmesi gereken, faydalarından dolayı değil de direkt olarak kendisine inanılması gereken?

MDD dedi ki...

Yeni yazıyı okumalısın :)