4 Şubat 2010 Perşembe

Duygusuz...

Duygulanım eşiğim ne kadar da, yükselmiş... Kör eden, körelten nedir diye hiç sormamışım geçen güne kadar... 1 bardak çay, ağzımda bir sigara, mobese kamerasına takılmış bir kaza haberi... çayı yudumlamak, bir an için "ya şu küllüğü hanım boşlatsa çok iyi olur" düşüncesi... yere yığılan bir kadın, akılda:vuruş sahnesi kaçırdık bir daha gösterecek mi sorusu.....

Vahşet : Çay ve sigaranın bende ne denli hakim olması mı, yoksa gerçek bir vahşet anını çay ve sigara ile birlikte izlenecek kadar küçük, ya da duygusuz görmek mi, yoksa çay ve sigarayı, keyif çemberinden çıkarmak mı......

Duygusal filmlerde gayet dolgun gözyaşları döken ben, korkuda an an korkan, komedi de katılarak gülebilen ben... acaba gerçek bir olayda bu hisleri, filmin sadece bir rol olduğuna inanarak, duygulanabilir ken.. neden yaşayamıyorum...

2 yorum:

Yongarcı dedi ki...

Eski neyzen yeni udi olarak geri döndü.Grizu'nun sigara ve çay parçasını sana armağan ederek gerçek bir olayı izleçte seyretmen sana bir filmmiş yansımadığı için aynı duyguları duyamadığını söylemek isterim.Çünkü karakteri baştan sona filmdeki gibi tanımıyorsun.Olmamamsı için Allah korusun ki dünyada o kadar kötü olay oluyor bunların hiçbirini günlük yaşamımızda düşünmüyoruz bile, belki toplumcu sanatçıların görevi bu yönde olmakta.çünkü insanlara bir şeyi anlatabilmek için onları gerçekten etkilemek gerektir.Bazı şeyler sıradanlaşır, alışıl bir hâl alır sonu ne olacak düşünmezsin bile...

prodigy dedi ki...

Evet, gerçek olaylarda bazen daha az empati kuruyoruz. Haberlerde izlediğimiz, Irak'ta, Pakistan'da, Filistin'de patlayn bomba ve ölen, yaralanan insan haberlerini düşün. Ne kadar az etkileniyoruz. Hatta bir süre sonra, haber değeri gitgide azalıyor. Benzer haberlerin bizde uyandırdığ etki de zamanla azalıyor. Sanki eski bir habermiş gibi. Bence dünaydaki büyük acıları ve problemleri çözemememizdeki önemli sebeplerden biridir bu empati eksikliği. Bir romadaki ya da filmdeki karakterlerle özdeşleşmek daha kolayken; dünyada milyonlarca insanın hayatını mahveren bir acıyı yüreğinde hissetmek daha zorlaşıyor sanki. Belki de bu hızlı akan yaşamdır buna sebep. Hiç bir şeye yeterince vaktimiz yok. Her şey çok hızlı akıyor...